Hassasiyetler konusunda çok fazla betimlenmesi gerekmeyen bir karakterdir pulcu.Artılarıyla eksileriyle kendi içinde yaşayan birisi.Tıpkı hayatın orgazm sahnelerinden araklanan replikleri gibi şaşırtıcıdır bazen bazen ise sahneye çıktığında orgazm olamamaktan yakınır.Farklılıkları kabulenmek zorunluluğu içerisinde yaşamını sürdürür bazen kızar bazen sinirlenir ama içinde tutar genelde site yapısına uygun söylemlerdir sebebi.
En çok canını sıkan şey yalnızlıktır.Bunu anlatış biçimi abartılı bir şekildedir bazen sırf birileri gülsün mutlu olsun diye.bazende harbiden tak etmişcesine söverek çıkartır acısını bir güvercin mesajıyla.Uyum sorunu yaşamaz fakat eskinin vermiş olduğu bir çekingenlik yinede mevcuttur bünyesinde.hep kendini aşmak isteyen fakat sınırlarda tıkanan bir yapısı vardır.
arkadaşlığından söz etmek gereksizdir.gençliğin sıcakkanlılığı ve ağzı vardır onun yapısında.istemesede etkilenir insan ondan.
şimdi soruyorum size ey kız milleti bu betimlenin karakteri yalnız ve sizlerden şefkat beklemektedir.ondan mahrum etmeyin kendinizi.
1 Eylül 2007 Cumartesi
çocuktuk oysaki
gözlüklü bir masal kahramanı gibi ikinci plandaydım hep hayatımın anlattığı masallarda. belki nefessiz kalışımın anahtarıydı bu masallar da anlatılanlar. soluk benizli derlerdi benim için. barış çubukları çadırlar ve atlar vardır hayalini kurduğum yerde ve bir de kartal tüyleri. ne kadar sahiciymişim oysaki çocukluğumda.
ben kendimi bildiğimden beri içimdeki o kötülüğü hep bulmak istedim oysaki. kimse buna neden göstermese de insanların kırılmalarını engelleyen bir yapısı olduğundan hep haberdardım. bu sebeple olsa gerek çocukluğumun kırılgan yapısından kurtulmak istedim. ağlayan o ufak çocuğu güçlendirmek ağlamamasını sağlamak için karar vermiştim o ufak aklımla. ama o çocuk ben değildim hiçbir zaman.
gökyüzü çekici gelmişti hep bana ergenliğimin aşklarını anlatmak istediğimde. iyi bir sırdaş olabileceği gelmişti aklıma ama bilmiyordum ki dilsiz sağırmış yıldızlar. birgün gökyüzüne beni dinlermişcesine bakarken bir kaç tane çocuk benim baktığım yıldızların onlara ait olduğunu söyleyince sustum anlatmadım sırlarımı bir daha asla. sonra anladım neden her yıldız kaydığında bir çocuk ölüyor dendiğini. ne varsa masumiyet namına içinde taşıdığı o yıldızla beraber son buluyordu. belki de yıldızlar iyi birer yoldaştılar ama asla ben öğrenemedim, sustular hep ben gelince.
oynadığımız oyunlar sahiciydi bize göre. çocukluğumunun oyunları çocukluğum kadar güzeldi. ve masumdular ne kadar büyüyünce altında piçlik arasakta. doktorculuk iyileştirmek içindi her zaman, evcilik örnekti gözümüzde anne olmanın baba olmanın örneği. peki sonra neler oldu.
yavaş yavaş içimize işleyen bir ihanet zinciri bağladı masumiyetimizi. o çocuk ağlamaz oldu nedense ama içi hala buruktu. daha fazla acı çekiyordu şimdi ama ağlamıyordu nedense. eskiden bir yerime taş gelse hüngür hüngür ağlayan bir çocuktum oysaki şimdi ise fiziksel acı veren hiç bir şey ağlatamıyordu beni. sonra anladım fiziğin her zaman geçerli olmadığını.
“çocuktun, ama büyüdün artık” dediler. ben demedim hep artık büyüdüğünü kabullenenler dedi bana. ben aslında hiç büyümek istemedim beni onlar büyüttüler.
ben kendimi bildiğimden beri içimdeki o kötülüğü hep bulmak istedim oysaki. kimse buna neden göstermese de insanların kırılmalarını engelleyen bir yapısı olduğundan hep haberdardım. bu sebeple olsa gerek çocukluğumun kırılgan yapısından kurtulmak istedim. ağlayan o ufak çocuğu güçlendirmek ağlamamasını sağlamak için karar vermiştim o ufak aklımla. ama o çocuk ben değildim hiçbir zaman.
gökyüzü çekici gelmişti hep bana ergenliğimin aşklarını anlatmak istediğimde. iyi bir sırdaş olabileceği gelmişti aklıma ama bilmiyordum ki dilsiz sağırmış yıldızlar. birgün gökyüzüne beni dinlermişcesine bakarken bir kaç tane çocuk benim baktığım yıldızların onlara ait olduğunu söyleyince sustum anlatmadım sırlarımı bir daha asla. sonra anladım neden her yıldız kaydığında bir çocuk ölüyor dendiğini. ne varsa masumiyet namına içinde taşıdığı o yıldızla beraber son buluyordu. belki de yıldızlar iyi birer yoldaştılar ama asla ben öğrenemedim, sustular hep ben gelince.
oynadığımız oyunlar sahiciydi bize göre. çocukluğumunun oyunları çocukluğum kadar güzeldi. ve masumdular ne kadar büyüyünce altında piçlik arasakta. doktorculuk iyileştirmek içindi her zaman, evcilik örnekti gözümüzde anne olmanın baba olmanın örneği. peki sonra neler oldu.
yavaş yavaş içimize işleyen bir ihanet zinciri bağladı masumiyetimizi. o çocuk ağlamaz oldu nedense ama içi hala buruktu. daha fazla acı çekiyordu şimdi ama ağlamıyordu nedense. eskiden bir yerime taş gelse hüngür hüngür ağlayan bir çocuktum oysaki şimdi ise fiziksel acı veren hiç bir şey ağlatamıyordu beni. sonra anladım fiziğin her zaman geçerli olmadığını.
“çocuktun, ama büyüdün artık” dediler. ben demedim hep artık büyüdüğünü kabullenenler dedi bana. ben aslında hiç büyümek istemedim beni onlar büyüttüler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)