9 Ocak 2008 Çarşamba

dalgalar kayalıklara çarparken

çaya bandırılan bisküviyi ağzıma götürürken dizime düşürmüş, bir de üstüne eğilip bakayım derken elimi yakmış gibi, mağrur, kanıksanım, bir o kadar da örselenmiş. yürüyordum kendimi bilmeden. yollar yürümekle aşınmıştı belki de, durdum. kafamı kaldırıp dalgalı denize baktım, o da üzüntülü gibiydi. belki benden etkilenmişti de böylesine coşmuştu, bilemedim. bir dalga daha çarptı kayalara ve su geldi ıslattı yüzümü. gerçi zaten gözyaşları ile ıslanmıştı ama yine de hissetmiştim deniz suyunu.

böylesine duygular içerisinde arkamdan onun gelip, tüm üzüntümü almasını beklerken ensemde patlayan tokat ile irkildim. gelişine bir yumruk salladım, boşa gitti. arkamı döndüm çaresiz. hüseyin oradaydı, öküz, manda, hayvan gibi adeta. evet tokadın sahibi de oydu. "ne var" dedim ağlamaklı bir ses tonuyla. "iyi lan, napıyosun burda" dedi hayvanca. ağzımı bile açamamıştım ki üstüme zıpladı, yere düşürdü beni. evet bu bizim eğlenme tarzımızdı. sonra bir dalga daha çarptı kayalara, hüseyin ıslandı bu sefer. ayağa kalktı, "yürü gidelim, hava soğuk, hasta olucaz" dedi. yürümeye başladık. o sırada düşündüm işte "ulan biz kimdik ki, böyle filmde yaşar gibi artistik pozlar veriyorduk. en fazla gidip kafayı çekecek adamlardık". hüseyin'e bir tekme attım ve koşmaya başladım. dalgalar kayalara çarpmaya devam ediyordu.
 
eXTReMe Tracker