12 Şubat 2009 Perşembe

okuma alışkanlığı ve yaşlılara saygı üzerine notlar

çok düşündüm şu bir insana sadece dünyada üzerinde benden daha fazla bulundu diye saygı duyma olayını. çünkü benim bir dersten kalmam geri zekalı olmama sebep olabilirken, o 60 seneyi mal mal geçirse bile saygı hak ediyordu. nereden geliyor bu değirmenin suyu dedim ve başladım araştırmaya.

sanırım iletişimin başladığı ilk dönemlerde(ki ilk defa yerleşik hayat filan olayları var) tecrübe sahibi insanların tecrübelerini genç nesillere aktarabilmesinin herhangibir yolu yoktu. eldeki tek şans, yaşlı bireylerin bu tecrübeleri daha genç olanlara oturup, anlatmasıydı. tabi dönemin şartları bunu mecbur kılıyordu. zira tecrübesiz gezinirken mamut filan yiyebilirdi, aç hayvanlar çünkü kendileri, insan bile yedikleri oluyor zaman zaman.

yazının bulunması bence çok yaraladı yaşlıları. kendilerinin bir önemi kalmamaya başlamıştı çünkü bu sayede. gençler onların yaşadıklarını okuyarak da gayet fikir sahibi olabilirlerdi. din burada ortaya çıktı.(siktir) yaşlılar kurdu bunu, sırf bir şeylere gavur icadı diyebilmek için. ilk düşmanları da yazı oldu. hemen saldırdılar. kendilerini korumak için bir başka şeyi yok etmekten çekinmediler. yaşlılar sonuçta, pis şeyler.

matbaa ortaya çıkınca ilk karşı çıkanlar yine onlar oldu. matbaanın reforma sebep olması boşuna mı sanarsınız, bre mel'unlar?

zamanla kitaplar yaygınlaşmaya başladı ve insanların okuma-yazma alışkanlıkları oluştu. günümüze geldiğimizde ise insanların artık neredeyse tamamı okumayı ve yazmayı biliyor, bu durumda da artık gençlerin bir şeyler öğrenmek için yaşlılara ihtiyacı kalmıyor. tabi yüzyıllarca hep el üstünde tutulan, sırf biyolojik olarak eski olduklarında dolayı sevilen o buruşuk şeyler bir anda çöküntüye uğradı. kaldıramadılar bunu tabi. zaten kalpleri zayıf, yazık lan. zamanla yeni nesli küçümseme evresine geçildi. her nerede bir genç görseler, hemen başladılar "bizim zamanımızda yarak vardı." e tamam hocu vardı da, bana mı vardı? sana varmış, kullanmışsın işte. şimdi ben daha iyisine sahipken, sende eskisi var diye ne yapabilirim? zaten kitap da var elimde, aha oradan öğreniyorum her şeyleri, gerek kalmadı sana.

tıpkı yüzyıllarca pohpohlanan erkeğin bir anda hatunla eşit olduğu kabul etmemesi gibi, yaşlılar da kabul edemedi bunu, hala da edemiyorlar. yoksa ben şahsen 65 yaşındaki bir adamın, durup durup "şimdiki gençler pek saygısız" demesini anlayamıyorum. mnskym şimdiki yaşlılar da bir bok anlatmıyor ama ben gelip yüzüne vuruyor muyum bunu? hiç yakışmadı bak, yaşından utan bari..

istenen sorudan başlamak

"istediğinizin sorudan başlayın" dedi hoca, önümde iki soru varken pek anlam ifade etmiyordu tüm bu söylenenler. üstelik bu iki soru iki dönem boyunca öğrenilen tüm konuları da içerince, olayın anlamsızlığı gitgide artıyordu.

sınavdan pek umudum kalmamıştı. hocayı bir hayat koçu olarak düşünmeye başladım, zaman geçsin diye sadece. sanki o haliyle istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz diyordu. hayata bakıyordum bir yandan. önce eğitimi mi çözsem, yoksa askere mi gitsem bilemedim. en iyisi bi' iş bulayım diye gezmeye başladım. nereye gitsem diploma soruyorlardı. e hani istediğim sorudan başlayabiliyordum ama, nereye gitti o özgürlük. ııh dedi adam suratıma. bildiğim 40 yaşındaki, bıyıklı, kel adam yüzüme bakarak ııh diyordu. ulan bu yaşa gelmişsin, hayır filan de bari, ne bileyim, bari maalesef de. hatta maaselef de, ben de güler gibi yapayım, üstüne sen beni böyle sempatik filan bul, işe al. ama nerde, ııh diyor anca, ne pismiş be arkadaş.

askere gideyim bari dedim, zira daha 20 dakika olmuştu sınav başlayalı. dediler 20 yaş doldurmamışsın. hocu dedim, büyük gösteriyorum ben. ne alaka dedi, bilemedim. çaresiz çıktım, gittim okula, kayıt filan. sike sike aynı düzene geri döndüm. baktım ki hayatta olmuyor istenilenden başlamak, o zaten istediğinden başlatmış bile.

baktım ikinci soru kolay gibi, başladım yazmaya..
 
eXTReMe Tracker