13 Ekim 2007 Cumartesi
bir sabah
iş hayatının yorucu hareketliliği sebebiyle bu sabahı uyuklayarak geçirme isteğindeydim. uyanır uyanmaz tekrar uykuya dalarak olayın zevkini tam olarak yaşıyordum. tam bu anda kapının açıldığını duydum ancak önemsemedim. ta ki kolum dürtülene dek. "noluyo amk" diye dönerken mustafa'nın yüzündeki o anlamsız bakışı farkettim. "ne var lan keraneci?" diyerek olayın özünü kavramak istedim. ancak bu sözüm bakışın anlamsızlığını artırmıştı. bu noktada mustafa'nın ten renginin esmerliğinin de etkisiyle onun aslında zambiyalı olduğunu hatırladım. bu hatırlama sonucunda "what?" yani "ne var lan yarraam bu saatte?" dedim. anlamış olacak ki "kari istirem" dedi. bu işlerin böyle yürümediğini, kendi işini kendisi halletmesi gerektiğini uygun bir dille anlattım, anlamadı. "hay sokayım böyle yurda" diye söylene söylene oda arkadaşım hasan'ı buldum. "lan oğlum niye şu mustafa'ya öğretiyorsunuz garip garip şeyler, sonra gelip bana söylüyor, anlaşamıyoruz" dedim. ehe mehe diye gülerek uzaklaştı. bir masaya oturmuş çayımı yudumlarken mustafa geldi tekrar. yine what dedim. "what ne demek dedi?" aha dedim sıçtık. iyice geyik etkisine girmişti. normalde bir sivaslı, konyalı veya samsunlu olsa bu dedikleri oldukça anlamlı olabilirdi benim için. ancak zenci bir zambiyalı idi bunları söyleyen. oturttum karşıma, başladım konuşmaya. "bak olm ben pezevenk değilim, git kendin tanış hatunlarla. zaten zencisin, bir adım öndesin." dedim. "abaza" dedi. amk hasan dedim, gülüştük...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)