17 Nisan 2008 Perşembe

23 nisan çocuğu

sınıfın en çalışkanı olduğum güzel yıllardı, sene 1997. 22 nisan günüydü, süslüyorduk sınıfı. derken müdür girdi içeri, "semih’i alabilir miyiz?". tabi yoktu o zamanlar aklımızda "alışına bağlı" diyerek gülmek. tavşan gibi çıktım dışarı, odasına götürdü beni. yanımda diğer sınıftan ineklikte yarıştığım bir çocuk daha, aramız da iyi hani, nasıl olmuşsa artık. koltuğa oturacaksınız, dedi, kafamızı salladık. derken bir arabaya atladık. öbür eleman "spor ilçe müdür" olacaktı bugünlük, ben ise "jandarma komutanı". ey heytera bea nidaları ile askeri bölgeye geldik. kapıda karşıladı ilçe komutanı, içeri buyur etti. odaya girdik ve salak bir bakışma. "e hadi otur" dedi, tırstım, oturdum. aile, okul, hava, su konuştuk biraz. aç olup olmadığımı sordu, tokum dedim ama ye, ye diyince tırstım, yedim. nohut-pilav, bildiğin asker yemeği işte. sonra telefon çaldı, açmadım tabi. atladı hemen komutan, arayan kaymakamdı, yani onun yerine oturan çocuk. heh, dedim, sıçtık şimdi. salaktan muhabbetler işte. gelmiş bana bir arsa varmış, noldu o. lan ne bileyim, zaten zorla getirdiler buraya diyemedim, halledicez onu diyerek salladım kendisini. sonra baktım fotoğrafları çıkmıştı ilçe gazetesinde, güzel de bir şeymiş, kaçırdık şansı. komutan gaza geldi bu sırada, biz de arayalım dedi, ev telefonumu istedi, verdim. santraldan arayıp, "komutan sizinle görüşmek istiyor" demişler anneme. ulan dedim, bu ne gazdır. korkmuş zaten annem bir şey mi oldu deyu deyu. tabi ben açınca bir garip olmuştur içi. konuştuk, kapattık. giderken de pastel boya ve kalemkutu falan verdiler, kaliteliydi hani.

sonuç olarak aşırı yüzeysel ve yapmacık olmasına gıcık oldum. okuldaki hava ise paha biçilmezdi.

 
eXTReMe Tracker