uzun zamandır uzaktan bakışılıyordur. ilk zamanlar "lan gözü kaymıştır, hepimiz birilerine bakıyoruz sonuçta" duyguları içinde düşünülürken zamanla "acaba onda da bişeyler mi var" düşünceleri vücuda gelmiştir. hayat çok güzel gitmektedir. her gün onu görmek için aynı işler yapılır, aynı mekanlara, aynı saatlerde gidilir. tek istek bir görmektir. her görüş mutluluğu biraz daha artırmaktadır.
günler böylece geçer. bir gün arkadaş ekibiyle top oynarken gelir yanına platonikin. için hop hop eder oli. biz de oynayabilir miyiz derken içinden fışkırır evet cevabı. işte budur yani. sadece bir oynama isteğinden onlarca anlam çıkarılır ve en sonunda "o da hoşlanıyor a.q" sonucuyla mutluluğa yelken açılır. oyun boyunca hep onun yan tarafında olma isteği bulunur bünyede. her yanyana duruşta biraz daha mutlu olunur. her top gelişinde ona atılmak istenir ama zarar görür korkusu ile vazgeçilir.
artık tanışma olayı tamamlanmıştır. yolda görünce selam da verilir, kantinde karşılaşınca muhabbet de edilir. belki de artık beklenti vardır onda da. bir söz gerekiyordur sadece. ama olmaz işte. söyleyemez insan "hoşlanıyorum". sadece bakılır uzun uzun.
bir gün "bir şey mi söyleyeceksin?" der, "hoşlanıyorum senden" denir bir anda. düşünce ile konuşma balonları karışmıştır. her şey donar bu anda. cevap bekler konuma düşülür bu noktada. bir evettir tüm beklenen uzaklardan. tam ağzını açtığı sırada arkadaşı gelir, bir şeyler anlatır. "gitmem gerekiyor" der ve gülümser. bu gülümseme ısıtır içini. artık açmışsındır her şeyi. tek yapman gereken mutlu olmaktır.
3 Ağustos 2007 Cuma
aşkın matematiksel ifadesi
x'e değer vermektir. değer veren kişiyi de y olarak kabul edersek, aşka da z dersek, x+y=z formülünü elde ederiz. burada x büyüdükçe y küçülür. yani x'in aşkı arttıkça, x'e verilen değer azalır. y sevdikçe, x'in aşkı azalır. aşk böyle boktan bir şeydir yani.
iltifat edilince mal gibi kalan adam
çocukluğundan beri sürekli aşağılanmaya alışıktı. sınavdan 98 alsa, 100 almadığı için hakarete uğramıştı. ilçe birincisi, il beşincisi olunca, ilde geçemediği dört kişi için hakaretlerin buluşma noktası olmuştu tekrar. 5 gol atarak takımını galibiyete taşırken bile az pas atması sebebiyle hakarete uğramıştı. artık hakaret onun hayatının bir parçasıydı. bazı arkadaşları bu hakaretlerin kıskançlıktan olduğunu söylemişti ancak bunlar kendisi hakkında güzel yorumlar olduğu için önemsememişti.
yaşı ilerlemişti biraz olsun. ancak geçen yıllar hakaret alışkanlığına daha çok destek olmaya yaramıştı. kompozisyon sınavında ilk defa hocasının istediği gibi değil kendi istediği gibi yazdı. o sınava kadar sınıfın en düşük notlarına sahipti. ama bu sınavda 95 gelmişti. yazısının çirkinliğiydi belki de bunun tek sebebi. hoca kompozisyonunu sınıfta okumak istedi. istemiyordu bunu çocuk tabi ki. yıllarca alıştığı aşağılanma haline tersti. hoca dayanamadı, okudu. herkes hayranlıkla dinledi. yüzü kızarmaya başladı. yazı bittiğinde herkes alkışladı. kafasını bile kaldıramadı. hocası kendisini bu yazı için tebrik etti. bir de üstüne çok zeki ve yaratıcı olduğunu söyledi. arkadaşları da hocasını destekler nitelikte şeyler söylediler. ağzından hiç bir şey çıkmıyordu. nutku tutulmuştu tam anlamıyla. sustu sadece. hiç bir şey söyleyemedi. daha önce hakkında bu kadar güzel şeyler duymamıştı kesinlikle. ayağa kalktı, tek bir şey söyleyebildi. "o sizin güzelliğiniz"
yaşı ilerlemişti biraz olsun. ancak geçen yıllar hakaret alışkanlığına daha çok destek olmaya yaramıştı. kompozisyon sınavında ilk defa hocasının istediği gibi değil kendi istediği gibi yazdı. o sınava kadar sınıfın en düşük notlarına sahipti. ama bu sınavda 95 gelmişti. yazısının çirkinliğiydi belki de bunun tek sebebi. hoca kompozisyonunu sınıfta okumak istedi. istemiyordu bunu çocuk tabi ki. yıllarca alıştığı aşağılanma haline tersti. hoca dayanamadı, okudu. herkes hayranlıkla dinledi. yüzü kızarmaya başladı. yazı bittiğinde herkes alkışladı. kafasını bile kaldıramadı. hocası kendisini bu yazı için tebrik etti. bir de üstüne çok zeki ve yaratıcı olduğunu söyledi. arkadaşları da hocasını destekler nitelikte şeyler söylediler. ağzından hiç bir şey çıkmıyordu. nutku tutulmuştu tam anlamıyla. sustu sadece. hiç bir şey söyleyemedi. daha önce hakkında bu kadar güzel şeyler duymamıştı kesinlikle. ayağa kalktı, tek bir şey söyleyebildi. "o sizin güzelliğiniz"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)