evden çıkmışım, güzel bir gün. izmir'in havasını hep sevmişimdir zaten. en sevdiğim tişörtüm üzerimde, ne terletiyor hava, ne de üşütüyor. telefonla konuşan bir adam geçiyor yanımdan, "..ni seviy.." dediğini duyuyorum. vay be telefonla söyleyip geçiştirenler de var ha demek geliyor içimden, vazgeçiyorum. meydandayım. ykm önünde klasik buluşma beklentisi içerisindeki çiftler. bir kızımızın yanına geliyor görünüşe göre sevgilisi olan bir tip. sevgi sözcükleri duyuyorum yanlarından geçerken. küçümser gözlerle bakıyorum ve vay be ayağa düşmüş demek bunlar demek istiyorum, vazgeçiyorum. devam ederken soldaki bankta bir kadın, bir paket açıyor. ardından aşkııım diye bir ses duyuyorum derinlerden. vay be aşk için bir şeyler vermek gerekiyor artık diyecek gibi oluyorum, vazgeçiyorum. ve işte orada, benimki, yanına gidiyorum.
- naber ?
+ iyi işte, sen ?
- iyi ya n'olsun ? ee ne yapalım ?
+ yürüyelim hadi alsancak'a.
- peki.
yan yana yürüyoruz iki arkadaş. evet tam olarak olmak istediğim yerdeyim ama sıfatım pek istediğim seviyede değil. havadan sudan konuşurken, yürüdüğüm yol çıkmıyor aklımdan. evet yol boyunca herkes karşısındakine duygularını söylerken rastlamıştım ama hep küçük görmüştüm. ne de olsa en büyük aşk benimkiydi. e o zaman niye saklıyordum diye düşünürken belli belirsiz mırıldanıyorum; "sni sviorm". sms gibi konuşunca tabi anlaşılmak pek kolay olmuyor. efendim? diyor, seslice tekrar ediyorum. seni seviyorum. galiba biraz fazla sesli oldu, herkes bana bakıyor. etrafıma bakınca gülümsemeleri görüyorum. tekrar ona dönünce birden sarılıyor bana. bir çok sevgi sözcüğü söylüyor ve bu sırada yanımızdan bir çocuk geçiyor, küçümser gözlere bize bakan, gözden kayboluyor zamanla...
26 Aralık 2007 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)