bir otobüs yolculuğu ve girilen bozuk bir yol. hem de hiç bitmek bilmeyenlerinden. evet ilk görüntüsü buydu kafamdaki. 1 ağustostan beri artvin'e kadar uzanan bir yolculuktan yeni dönmüş bir bünye de ancak böyle görebilirdi zaten daha önce hiç yaşamadı depremi. mola yerine gelmeyi beklerken uyanabildim ancak. gözlerimi açtığım anda kitaplığın devrildiğine şahit oldum. daha önce hep duyduğum bir şeydi bu, deprem. ama ilk defa yaşıyordum. sona erdiğinden emin olduğumda yatakta doğruldum. odamın kapısı kapanmıştı kitaplarla. koridorda ise bir ışık yanıyordu kendinden geçmişcesine. kapıyı açtı annem, babam da telefonu. halamlarla kısa bir görüşme yaptıktan sonra hat kesildi. uzun zamandır görüşmediğimiz bir yakınımızla konuşmamıza vesile olmuştu deprem. ardından apartmanın tüm sakinleri kapımızın önündeydi. hemen girişteydi dairemiz, o açıdan ne yapılacağına dair konuşma bizim kapımızın önünde yapılıyordu. aşağı inip, geceyi dışarıda geçirilmeisini istediler. saatin kaç olduğuna kimsenin bakmadığını orada anlamıştım. kafamı çevirdim saate doğru; 03.05 idi. aşağı indik çaresiz. hemen bankanın üst katında oturuyorduk. bankadan koltukları çıkarıp, onlara oturduk. kimsenin olayın ne olduğuna dair bir fikri yoktu. önceki hafta gerçekleşen güneş tutulmasının etkilerinden bahsediyordu bazıları. belediyenin anonslarından önce çıkan o sesi duydum. ardından da genel olarak çığlıklar. enkaz altında kalanları kurtarma çabasıydı bu duyduklarımız. olayın vehameti hakkındaki ilk fikirleri oluşturuyordu. elektriğimiz olmadığı için tek şansımız bu yayını dinlemekti. bir süre sonra olaylar anlatılmaya başlandı. depremin büyüklüğü, merkez üssü, derinliği söylendi. bu terimlere o kadar uzaktık ki, anlamamız zaman aldı. gün boyu dışarıdaydık. eve girebilecek cesareti gösterenlere deli gözüyle bakılıyordu ufaktan. arabalarda uyuyanlar pek boldu. aslında geçen diğer günler de pek farksız değildi bu günden. sürekli sallantılar, sürekli birilerinin duydukları üzerine yapılan konuşmalar.
bu günlerde işte dikkatimi çekmişti insanların birbirlerine ne kadar iyi davranabildiği, hem de hiçbir ayrım gözetmeksizin. tipine, yaşına, haline bakmadan herkes birbirine yardım eli uzatıyordu. o ana kadarki yaşantımın dayandığı ders, okul vs.nin aslında ne kadar önemsiz olduğunu anladım belki de bu anda. önemli olan insan olmak olduğunu kavradım o anda. hayatın ne kadar kısa olduğunu da gördüm elbet. bu açıdan saçma geldi onca kastırdığım ders daha ortaokul çağında olmama rağmen. boşa almıştım kendimi.
8 yıl geçti olayın üzerinden. şimdi bakınca o günlere belki de şükrediyorum o güne bana hayatımı daha güzel yaşama imkanı verdiği için. belki bu olayı yaşamasam, şimdi burada sözlükte olmak yerine, kitap başında ders çalışıyor olacaktım. evet bu daha güzel bir şey olacaktı benim için ama şu anki mutluluğuma zerre yaklaşamadıktan sonra ne önemi var ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder