psikolojiye göre çocuğun gelişimini kötü yönden etkileyen bir olaydır kendisi.
ilk defa ne zamandı hatırlamıyorum, o kadar da mühim değil hani. tek hatırladığım gelen boğuk ve sinirli sesti, bağırma sesi. ne dediği bile anlaşılamıyordu. sırf bağırmış olmak için yapılan bağırmalardan biriydi sanırım, yüksek sesle bir şeyler söylemiş olmaktı tek amaç. ardından gelen ağlama sesi de açıklıyordu kime yöneltildiğini. böyle durumlarda insan pek taraf tutamıyor, sadece işini yapmaya devam ediyor, duymaya çalışmak böyle bir şey sanırım.
liseye geldiğimde çok daha netti her şey, bağırılan şeyler de, verilen tepkilerde hafızama kazınıyordu. sınavlar vardı önümde, ders çalış diye kafa sikilen zamanlar hani.. o dönemde tek hatırladığım yine bağrışmalardı, ne öss, ne okul. hak vermeye başlamıştım psikolojiye ya da hak vermek istemiştim hep. biraz suçlu hissetmelerini istemiştim onların, belki biraz olsun düzelirler diye, olmadı..
üniversiteye geldiğimde, sırf onlardan biraz uzak olmak, biraz rahat edebilmek için istanbul'u istedim, kazandım da. artık hayat biraz daha rahattı sanki. hiç telefon bile açmadım. aradıklarında "kontörüm yok"tu en büyük yalanım. halbuki yüzlerceydi ama istemiyordum telefonda bile konuşmak. bunu yüzlerine söylemek ise oldukça zordu. yıllarca tarafından bakılınan insanı sevmemek büyük bir suçtu, hele bir de bunu dile getirmek..
içe atmak da çözüm değildi aslında, çocukluk alışkanlığımla devam ettim hayatıma, yaptığım işe devam etmek. sözlüktü belki de rahatlama yerim, açtım yine onu..
1 Haziran 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder