ey gidi gençlik, düşündükçe mutlu oluyor işte insan ufaktan da olsa. o yıllarda vardı çünkü "sınıfın en çalışkanı" geyiği. çünkü o zamanlar yoktu okuldan puan almak. çünkü yine o zaman yoktu denemeler arasında geçen zamanlar konu çalışmak. güzeldi yani, yatmak falan...
zamanla ufaktan büyüdük işte, öss malum toplum gerçeği pozisyonunda artık. e biz de girdik normal olarak. akabinde girdiğim bölüm zaten dil bölümünden mezun olan biri için gayet normaldi. kabusum ise tam bu sırada başladı. üst komşumuzdu melahat abla, her sitede vardı ondan bir tane, her yere yetebiliyordu. sonuçların açıklandığı gün anneme soruşunu duydum kendi odamdan. "hayırlısı olsun" derken sesinde bir şeyleri açıklamak için sorulmasını bekleyen insan tonu vardı. annem de boş çevirmedi onu, onun oğlunu sordu.
"bizim oğlan da amerika'da okuyor."
sanırım hayatımda bu kadar etkileyici ve bir o kadar boş bir cümle duymamıştım daha önce. okuyacağım bölümün ingilizce, amerika'nın ise ana dilinin yine bu ingilizce olduğu düşünülünce olay komplo teorisine doğru sürükleniyordu. daha doğrusu anlaşılır hale geliyordu. bölümümü duyan melahat hanım kendi oğlunun da aşağı kalır bir yanının olmadığını böylece belirtmiş oluyordu. yani o amerika'da, zaten biliyor ingilizce, bir de üstüne okuyor orada gibisinden. pek siklediğimi söyleyemem bu olayı, nitekim hayatımda görmediğim bir adamın amerika'da daha ne okuduğunu bile belli değilken bu kadar övülmesi pek siklenecek bir olay değildi. geçip, gitti işte.
ancak kısa zaman sonra tekrar melahat hanım ve amerika'da okuyan oğlu tandanslı haberler alışım sürüyordu. alış zayıflığıma rağmen haberler adeta rss eklentisi gibi geliyordu. lâkin kafama takılan konu bu adamın ne okuduğuydu. amk okuyor amerika'da da, olayı ne? öte yandan amerika'nın neresinde, amerika birleşik devletleri'nin kısaltması mı oluyor o amerika, yoksa güney amerika'da mı bu eleman, ulan acaba her gece başka hatun mu götürüyordur gibi sorular kafamı bolca meşgul etti. uzun süren düşünmelerim sonucunda(ki pek yapmam bunu) yok lan tipsizin tekidir o şimdi, nereye götürücek her akşam başka hatun diyerek kendimi rahatlatmıştım. ama hala okuduğu her ne ise gizemdi benim için.
bir gün melahat hanım kocasıyla birlikte bize oturmaya gelmişti. komşusal muhabbetlerde konu bana gelince, olaya katılasım geldi ve hilmi amcaya kazara "sizin oğlan ne okuyor?" diye sordum. bu sorum tamamen iyi niyetle bezeli, hatta öylesine denebilecek türden bir soruydu. kim bilebilirdi ki hilmi amcanın içine nejat uygur kaçtığını. "kitap" dedi. müsade isteyerek odama geçtim, müziği açtım, kafa falan salladım. kitap dedi lan resmen.
7 Eylül 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder