hani şu adam sandler'ın başrol takıldığı işte, karısını oynayan hatunun hayran bıraktığı kendine, bildiğin film.
genel olarak filmlerden fazlasıyla etkilenen biri olarak bu filmden de hayvanca etkilendim. yani lord of the rings'ten sonra bir elf bulup evlenesim gelmişti ama sonrasında elf ne lan diyerek kıvırabilmiştim. sonuçta bunun orku vardı, hobbiti vardı, uğraşılmaz yani. düşünsene hocu ya, dizine kadar geliyor, hobbit resmen. ya da saruman falan gelse, hayvan iyice, uğraşsan ne yapabilirsin, öyle.
matrix'ten sonra tabi kendimi "the one" sandığım günler oldu. genellikle esnerken falan etrafa dikkat ettim yamuluyor mu diye. bir kaç kaçık bükmüşlüğüm de var tabi. ama orada kaldık işte. her ne kadar there is no spoon diye diye yemeğe ekmek bansak da, olmuyordu yani. sadece filmdi bunlar sonuçta, ama o da olmuyordu ki işte. insan bazen istiyordu öyle olabilmek, orada gösterildiği kadar mutlu olabilmek.
click geliyordu işte bu sırada. tüketim toplumu geyiklerine girmeyeyim hiç ama kısaca söylemek gerekirse, sosyal mesajı güzel bir şekilde veren bir film olmuş. hayatın keyif verici yanlarından ne kadar tiksindiğimiz üzerine gitmişler güzelce. tabi mesajı alan herkes de filmden sonra hayattan daha çok keyif almaya bakacak gibi görünüyor. şahsen she wants revenge'nin dinlemediğim tüm şarkılarını dinlemeye karar verdim. hani arada fast-forwarding falan olursa diye hepsini iyice sindirmek istiyorum.
son olarak da adam efendinin film sonundaki o mutluluğu, her şeye zaman ayıracak olmanın heyecanı gerçekten görülmeye değerdi. yani bunu da gördüm ya, hayat daha güzel gelmeye bile başladı, ortada hiçbir şey yokken hem de..
16 Aralık 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder