13 Temmuz 2009 Pazartesi

iş tanımlamaları vol.1

önceleri hep istenilenin çok fazlasının, beklenenin ise çok daha azının söylendiğine pek inanmazdım aga, sonuçta herkes gördüğünü fazlasılya büyüterek anlatırdı.

ancak gün geldi ve günlük işlerde çalışmaya başladım ufaktan. hostluk tipindeki işlerden sonra bir gün arkadaşım ertesi gün "ofis elemanı" olarak çalışıp, çalışmayacağımı sordu. boşluktan evet diyerek numaramı verdim. 1-2 saat sonra aradı eleman:

- tamam o halde, yarın boşsun tabi. ingilizce biliyor musun?
+ ingilizce öğretmenliği okuyorum, yani..
- süper o zaman, tam aranan kişisin. levent'i biliyorsun değil mi? en geç 9:30'da orada olacaksın. takım elbise giyeceksin, unutma.
+ hallederiz yæ.

böylece yabancı dil bilme işinden girmiştik olaya. ertesi zar zor bulabildim adresi, bu sayede levent'i bilmenin de ne demek olduğunu öğrenmiş oldum. vardığımda ise saat 10:30'du. 1 saat geç kalmanın burukluğu ile gittiğim yerde aslında yarım saat erken geldiğimi öğrenmiş de oldum. etrafımda kravat dahi takan kimse yoktu, bu da sanırım ne kadar alt seviyede olduğumu gösteriyordu, tabi bunu anlamam saatlerimi alacaktı.

birden geldi altında çalşacağım yasemin hanım, tanıştık ve oturdum öyle. saat 13 gibi, yemek söyleneceğini öğrendim. sadece oturuyordum öylece ve açıkçası utandım yemek istemekten. yemek sonrasında ise saat 14 civarı ilk işim geldi önüme, kimlikleri alfabetik sıraya koyacaktım. ingilizce bilmenin önemini kavradım birden. yoksa w ile başlayan ismi nasıl sıralayabilirdim ki..

işten çıktığımda saat 21:20 idi ve yaptığım işler mektup katlamak ve kimlik sıralamaktı. yarınımın neden boş olmasını gerektiğini de anlamıştım, zira ancak boş bir günde yapılacak şeyler bunlar. ve o şeyleri yapmama rağmen boş bir gündü. aslında basit görünen şeylerin ne denli önemli olduğunu kavramıştım. sonrasında ise daha dikkatli baktım iş olaylarına.

ama deli gönül durmuyordu işte. bir ders sonrasında otururken kantinde çaldı telefonum:

- "bilgisayar kullanmayı biliyor musun?" dedi ses bu sefer.
+ hallederim sanırım, diyebildim.
- takım elbise giy, tıraş ol, şu adrese git, dedi.

bilgisayar kullanmak sanırım bilgisayar bir şeyler yazmaktı, en azından tahminim böyleydi. her şeyi halledip yola çıktım ve vodafone genel merkezine gittim. genel müdür yardımcılarından birinin yanına gidecektim görev olarak. kendisini buldum ve misyonumu anlattım. bana bir sunum gösterdi bilgisayarında, sonra onu bir flash belleğe koydu. sonra flash belleğin içinden dosyayı tekrar açtı ve kontrol bunu. bunu 3 kez daha tekrarladı ve flash belleği kutusuna koyarak bana verdi. heyecanla bekliyordum orada, iş yapacaktım sonunda. "bunu yarın sabah, en geç 9 da, erhan beye vermiş olmalısın" dedi. "peki" dedim, "o kadar mı?". "o kadar" dedi gözümün içine baka baka. sunumun konusuna baktım, "siber uzayda çocukların korunması" idi. bilgisayar bilmenin gereğini de anlamıştım birden.

artık üç yabancı dil bilmesi gerekiyor yazan işlere bile başvuruyorum gönül rahatlığı ile, zira en az üç dilde seni seviyorum diyebilirim. mnskym başka ne olabilir ki işin tanımı. işi boktan yanı zaten parayı da alamadık daha, daha boktan yanı ise, istemeye yüzüm de yok. iş mi lan bunlar? ayıp değil mi üniversite öğrencisine bunları yaptırıyorsunuz? ühü..

Hiç yorum yok:

 
eXTReMe Tracker